Miting demeye bin şahit lazım! Tuncay Özkan’ın siyasi hayatı daha başlamadan bitecek gibi görünüyor. Kanaltürk’ün Fethullahçılara satılmasının ardından yeni bir kanal ve parti ile yürüyüşünü sürdüreceğini açıklayan Tuncay, Fethullahçılardan aldığı milyon dolarlarla ilk iş olarak Mümtaz Soysal’ın Bağımsız Cumhuriyet Partisi’ne el atmış ve borçlarını üstlendiği BCP’yi devralmak üzere harekete geçmişti
Bu amaçla 6 Temmuz’da yurt çapında 20 ilde eş zamanlı olarak yapılacak mitinglerle aklı sıra gövde gösterisi yapacak ve iktidar yürüyüşünü başlatacaktı Tuncay.
Üstelik mitinglere verilen “Yargı’ya Saygı” ismi sayesinde de AKP faşizminin Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Başsavcısı’na karşı giriştiği saldırıya yönelik toplumsal tepkiden faydalanarak mitinglere katılım arttırılacaktı.
Ancak Tuncay’ın numarası tutmadı ve mitingler fiyaskoyla sonuçlandı. Aslında Tuncay’ın siyasete görkemli bir giriş yapmak amacıyla düzenlediği bu mitinglere miting demeye bile bin şahit lazım, zira Tuncay’ın mitinglerine katılanlar parmakla sayılabilecek kadar azdı
Bizkaçkişiyiz Derneği tarafından düzenlenen mitinglerin en kalabalığı Tuncay’ın konuşmacı olduğu Gaziantep “mitingi” oldu. Tuncay’ı dinlemek için alana gelen kişi sayısı ise sadece 500’dü. (Yazıyla Beşyüz!) Biz katılımcı sayısını basında yer alan en yüksek sayıyı dikkate alarak verdik zira kimi basın yayın organlarında katılımca sayısı 250 kişi olarak verildi.
Ankara Sıhhiye’deki mitinge katılım sayısı 100-150 kişi civarındaydı.
Eskişehir’deki mitingde ise katılımcı sayısı kimi basın organlarında 100-150, kimisinde de 250 kişi olarak verildi. Zaten gazetelere yansıyan “miting” fotoğraflarına bakıldığında da durumun ne kadar içler acısı olduğu görülüyordu.
Tuncay bu gidişle değil Meclis’e, seçime bile zor girer
Bu fiyasko göz önüne alındığında Tuncay’ın bırakın iktidara gelmesini ya da en azından Meclis’e girmesini, BCP’nin şube eksiklerini tamamlayıp partiyi seçime hazır hale getirmesi bile pek mümkün görünmüyor.
Üstelik Tuncay’ın milyonluk internet ve telefon destekçisi sanal kitlesine umut bağlayan Mümtaz Soysal ve Yaşar Okuyan gibi isimler de herhalde bu miting hezimetinden sonra bir kez daha ne yaptıklarını sorgulayacaklardır.
Tuncay mitinglerle Türkiye’yi ayağa kaldırayım derken kendi ayağını kaydırmış oldu farkında değil.
Şimdi kimileri kalkıp mitingler öncesinde “darbe mitingi” diyerek antipropagandaya girişen basını suçlayacaktır ancak Cumhuriyet mitingleri öncesinde de aynı basın benzer propagandayla katılımı azaltmaya çalışmış ama alanlara inen milyonlarca insan bu propagandanın hiç de etkili olmadığını, tam tersine bu propagandanın mitinglerin duyurulmasını sağlayıp tepki olarak da katılımın artmasına yol açtığını göstermişti.
Ama zaten Tuncay’ın kendisi bile bu tür bir savunma yapma yolunu tutmamış ve bu kadar düşük katılımla geçen fiyasko mitinglerinden hiç bahsetmemeyi tercih etmiş. Oysa bizim bildiğimiz Tuncay en küçük bir açık yakalasa buradan propagandaya girişip bir şekilde olayı kendi işine geldiği şekle dönüştürürdü ama görülüyor ki bu fiyasko Tuncay gibi bir çığırtkanı bile susturmuş.
Tuncay ve ekibi mitinglerin yapıldığı pek çok ilde de çeşitli aydın ve yazarları konuşmacı olarak kürsüye çıkartarak-örneğin Antalya mitinginde Vural Savaş konuşmacıydı- kalabalık toplamaya çalıştılar ama bu bile onları kurtarmaya yetmedi.
Yani Tuncay’ın bir aydır gazete ilanları ve televizyon aracılığıyla yaptığı duyurular ve 1 milyonu aşkın üye sayısına ulaştığını iddia ettiği Bizkackisiyiz platformu aracılığıyla Türkiye’nin 20 ilinde (Aslında 20 ilde mitingi yapamadı ancak 6 ilde yapabildi!) toplayabildiği kalabalık birkaç bin kişiyi ancak bulabildi. Mitinglerden sonra da ne Tuncay, ne de Bizkaçkişiyiz platformu mitinglerle ilgili bir yorum yapmadı. Bırakın yorum yapmayı mitinglerin yapıldığına ilişkin olarak sitelerinde tek bir satır haber ve tek bir kare fotoğraf bile yayınlayamadılar.
Bu arada milyonluk üye sayısına sahip olduğu söylenen sitede aylardır destek mesajı yayınlayan ve reklam veren insan sayısı da ancak bir elin parmaklarıyla sınırlı. O halde ya bu milyonluk üye sayısı tümüyle uydurma ya da bu insanlar Tuncay’ın gerçek yüzünü görüp bu işi bıraktılar.
Tuncay görevini yaptı; ulusal tepki dibe vurdu
TÜRKSOLU’nun önceki sayılarında Tuncay’ın Kanaltürk’ü Fethullahçılara satışının ulusal güçleri demoralize etme operasyonunun sadece bir parçası olduğunu, ama Tuncay’ın asıl misyonunun AKP faşizmine ve ABD emperyalizmine karşı büyüyen ulusal tepkinin ortadan kaldırılması olduğunu söylemiş ve “Cumhuriyet mitinglerinde de mi aynı tezgaha geldik” diye sormuştuk. Şimdi görüyoruz ki; çok değil bir yıl öncesine kadar alanlara sığmayan milyonluk mitinglerden geriye kala kala 100-150 kişi kalabilmiş. Bu büyük başarıda da kabul etmeliyiz ki Tuncay’ın büyük payı var!
Mitinglerden söz etmişken, mitinglerin bir diğer tertipçisi olan ÇYDD başkanı Türkan Saylan’ı da hatırlatmak da yarar var. Bilindiği üzere Ankara Tandoğan’da ADD öncülüğünde gerçekleşen ilk mitingin ardından İstanbul-Çağlayan ve İzmir-Gündoğdu mitinglerinde Tuncay’la birlikte ÇYDD başkanı Türkan Saylan ve ekibi öncülüğü ele geçirmiş ve bu mitinglerde “Ordu’ya uzanan eller kırılsın” sloganı atan milyonlara karşı kürsüden Ordu düşmanı liberal cephenin “Ne Şeriat, Ne darbe” sloganı öne çıkarılmış ve sanki ülkede bir darbe tehlikesi varmış gibi bir ortam yaratılarak milyonların Ordu’ya karşı konumlandırılması sağlanmıştı. Böylece bugün darbecilikle suçlanan emekli paşaların tutuklanması planı için Atatürkçü kitlenin hazır hale getirilmesi amaçlanmıştı. Zaten Tuncay Özkan’da Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün programında-Aydın Doğan eski adamı Tuncay’a sahip çıkarak onu aklayacak bir programa izin vermişti- kendilerinin “Ne Şeriat Ne darbe” diyerek darbeye karşı çıktığını söylemiş bir de 27 Nisan muhtırasının esas olarak kendisine verildiğini söyleyip ordu düşmanlığında gemi azıya alarak programdaki diğer konuşmacılar Nazlı Ilıcak ve Yeni Şafak yazarı Fikri Akyüz’ü bile şaşkına çevirmişti.
Son Ergenekon operasyonu kapsamında yapılan tutuklamalardan sonra Tuncay’ın yakın çalışma arkadaşı Türkan Saylan’dan da nedense tek bir karşı çıkış duymadık. Duyan varsa lütfen bizi uyarsın! Üstelik mitinglerdeki tavrı düşünüldüğünde Türkan Hanım’ın bu operasyonu desteklediğini ve “çetelerin” ve “cuntaların” ortaya çıkarılmasını istediğini de rahatlıkla düşünebiliriz. Bilumum İkinci Cumhuriyetçi ile yakın dost olan Türkan Hanım’ın böyle bir tavır alması da herhalde kimseyi şaşırtmayacaktır.
Türkan Saylan’ın derin sessizliğine karşı Tuncay yine o bilindik üslubu ile çığırtkanlığa devam etti ama hem Cumhuriyet mitinglerinde ve sonrasında, hem de 32. Gün programında ortaya koyduğu ordu düşmanı tavır, Tuncay’ın bu olayda da asıl amacının yine sadece siyasi rant elde etmek olduğunu gösteriyor. Ama bu numaraları artık kimse yemiyor.
22 Temmuz seçimleri öncesinde Atatürkçü kesimler içinde ordu düşmanlığı yaymaya çalışan bu ekibin aslında tek amacının AKP ve ABD’ye karşı büyüyen ve milyonlarla ifade edilen ulusal hareketi bitirmek olduğu artık daha net görülebiliyor.
Tuncay’ın son “mitingleri” de bu operasyonun başarıyla yerine getirildiğini gösteriyor.
Umut taciri Tuncay kontör hırsızlığına devam ediyor hala!
Ancak Tuncay ulusalcık satmanın tadını aldı bir kere ve o nedenle bu işi götürebildiği son noktaya kadar götürecek gibi görünüyor. Yani anlayacağınız Tuncay tek başına kalana dek mücadeleyi sürdürecek!
Bizkaçkişiyiz platformunun sitesinde Tuncay’ın Bizkaçkişiyizcileri “umut gönüllüsü” olmaya çağıran yazısı bugünlerde sitede yine öne çıkarılıyor. Tuncay umut gönüllüsü olacak kişileri bir eğitim programından geçirdikten sonra bu kişileri kapı kapı gezdirerek AKP’ye oy veren 16 milyon insanı ikna edecekmiş. Tabii umut gönüllüsü olmak için Tuncay’ın verdiği telefon numarasına bir kısa mesaj atmanız gerekiyor. Yani atıyorsunuz mesajı, umut gönüllüsü oluyorsunuz! Tabii bu arada bu mesajın karşılığında Tuncay’ın kontör bankasında da kontörler birikmeye devam ediyor.
Tuncay tüccarlıkta o kadar ustalaştı ki artık “umut tacirliği” yaparak havadan para kazanıyor! Tam bir antikapitalist yani şu bizim Tuncay!
Peki ama bu umut gönüllüleri AKP’li seçmene gittiklerinde ne anlatacaklar, vatandaşı nasıl ikna edecekler? Tuncay bu soruların cevabını da vermiş sitede; “Türkiye’yi mutlu insanların ülkesi yapacağız” Anlayacağınız Tuncay’ın vatandaşa siyaset götürmek, Türkiye üzerinde oynanan oyunları, bölücülük ve irtica tehdidini ya da ABD ve AB ‘nin kirli emellerini insanlara anlatmak gibi bir derdi yok. Tek bir şey var;Türkiye mutlu insanlar ülkesi yapılacak!
Umut gönüllüleri, vatandaşa hırsızlıktan ve yoksulluktan bahsedecekler ve böylelikle sağ-sol ayrımı kalkacak, Tuncay’ın liderliğinde mutlu insanlar ülkesi kurulacak!
Tuncay yakında biraz daha ileri gidip Erbakan gibi cennetten tapu dağıtmaya başlarsa hiç ama hiç şaşırmayacağız.
Aslında Tuncay’ın siyasi meseleleri bir yana bırakması bir anlamda sevindirici zira TÜRKSOLU’nda daha önce Tuncay’ın Türk insanına siyaset adı altında neler empoze etmeye çalıştığından bahsetmiştik. Kürt sorununun Apo’nun Kürt halkına anlatılması-bunu da ancak Tuncay yapabilirmiş- ve Kürt kimliğinin kabul edilip üniversitelerde Kürt enstitüleri kurarak Kürtçe eğitim ve yayının serbest bırakılmasıyla çözüleceğini söyleyen Tuncay ayrıca AB’ye karşı olmadığını, Obama seçimi kazanıp Irak’tan asker çekerse ABD’yi destekleyeceğini de açıklamıştı. O nedenle Tuncay’ın umut tacirliği, bu bölücü ve işbirlikçi fikirleri düşünüldüğünde çok daha kabul edilebilir ve zararsız geliyor, ne yalan söyleyelim.
Türkiye’yi zübüklerden kurtularak kurtarmak
Görüldüğü gibi Tuncay vakası artık tam bir komediye dönüşmüş durumda ama bütün bu olan biten arasında Türkiye’nin parçalanması planları ne yazık ki daha da hızlanıyor. Ve Tuncay gibi zübükler bu süreçte sonuç alıcı bir ulusal bir tepkinin ve örgütlenmenin önündeki en büyük engel olarak ortaya çıkıyorlar.
AKP’nin kapatılma sürecinde sona yaklaşılırken Türkiye’nin üniter yapısını ve Cumhuriyet rejimini ortadan kaldırmaya yönelik girişimler hız kazanıyor. Türkiye’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde parçalanması planlarında önemli adımlar atılırken bu sürece karşı çıkacak ulusal bir örgütlenmenin de önü kesilmek isteniyor. Tuncay Özkan gibi zübüklerin bu süreçteki rolü de aslında tam bu noktada ortaya çıkıyor. Türkiye, Cumhuriyet mitinglerinde doruğa ulaşan halk tepkisini ciddi bir liderlikle buluşturabilseydi bugün karşı karşıya kaldığımız tüm olumsuzluklar rahatlıkla engellenebilir ve milyonların özlemi olan “Tam Bağımsız Türkiye”yi kurma yolunda da önemli bir mesafe alınabilirdi. Ama başta Tuncay Özkan olmak üzere pek çok sahte ulusalcı hareketi piyasaya süren emperyalist güç odakları, gerçek bir ulusal örgütlenme arayışına büyük bir darbe indirdiler.
Bu süreç bugün hala devam ediyor ve üstelik Türkiye 22 Temmuz seçimleri öncesinden çok daha çaresiz bir durumda zira, o günlerde doruğa ulaşan halk tepkisi bugün neredeyse sıfırlanmış durumda.
O nedenle Türkiye’yi önce bu durumun baş sorumlularından olan Tuncay gibi zübüklerden kurtarmak gerekiyor.
Ama bundan da önemlisi artık giderek daha yakın bir tehdide dönüşen emperyalist paylaşım planlarına karşı devrimci bir ulusal direniş hareketi örgütlemektir.
Bu da zübüklerin değil, gerçek Atatürkçülerin ve devrimcilerin görevidir.
ymmd.com dan alınmıştır.(birol aslan bayrak ,taşköprü kastamonu)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder