6 Nisan 2008 Pazar

İMRALI TARİHE KARIŞIYOR

Efsane Albay


Erdal Sarızeybek
TUSAM
İç Güvenlik ve Terör danışmanı




Dağlıca Baskını sonrası toplumun teröre ve teröristlere karşı gösterdiği yoğun tepki, Genel Kurmay Başkanlığı’nın 12 Nisan 2007’de yapmış olduğu operasyon çağrısına sessiz kalan Başbakan’ı aylar sonra harekete geçirdi. Ancak, açık ve yakın bir tehdide karşı doğrudan eyleme geçilmesi için her türlü hukuki şartın oluştuğu bu olayda, Başbakan’ın eylem talimatı vermek yerine Amerika’ya danışmak gereğini duymuş olması, bizleri bundan sonra yapılması muhtemel harekât hakkında tereddüde düşürmüştür. 5 Kasım 2007’de ABD ile yapılan görüşmeden çıkan sonuç ise şu olmuştur: PKK müşterek düşmandır ve anlık istihbarat paylaşımı yapılacaktır! Yani Türkçesi “tek başınıza harekât yapamazsınız, bizim göstereceğimiz yerleri ancak havadan vurabilirsiniz!” Cumhuriyet tarihimizde bu her halde bir ilktir. Başkasının istihbaratıyla harekât yapmak ya da bekanıza yönelik bir tehdit karşısında doğrudan harekete geçmeyip şartlı harekât yapmak… Hal böyle olunca haklı olarak olası harekâtın amaç ve sonuçlarını irdelemeye karar verdik; “Ne oldu ne bitti de PKK müşterek düşman oldu” diyerek. İlk olarak aklımıza şu geldi: “PKK müşterek düşman ise, neden Amerika eliyle koymuş gibi yerini bildiği PKK'yı yüksek teknolojisiyle yok etmiyordu da bizim Hava Kuvvetlerimize yol veriyordu?” Neden kendisi terörle mücadele adı altında ülkeleri işgal ederken “bizim teröristlere” müdahale etmiyordu? Kuşkulandık çünkü yaşanmış olan tecrübeler, yaşanmış olan bir tarih var Amerika ile.
Her şeyden önce bir Çekiç Güç meselesi var. Bir de unutamadığımız bir Körfez Savaşı meselesi. Hatırlayınız o günleri; Özal her gün dönemin ABD başkanı Baba Bush'la telefonla görüşüyor ve Amerika'nın Ortadoğu politikasını şekillendiriyordu. Bir koyup üç, beş hatta on alacaktık, Musul Kerkük bizim olacaktı. Dış politikamız; Amerika'ya ve Barzani'ye destek, Irak'ın toprak bütünlüğünü korumak, PKK'yı yok etmek şeklinde sıralanıyordu, tıpkı 2003 Irak Savaşı'nda olduğu gibi, tıpkı bugünkü gibi…

Yıl 1991. Ne oldu hatırlayınız Birinci Körfez Savaşı’nda? Amerika önce Saddam'ın Irak’ın kuzeyine harekât yapmasına izin verdi, peşmergeleri hedef gösterdi ve Saddam'dan kaçan bütün Iraklılar ülkemize sığındı. Hemen kucak açtık onlara, kol kanat gerdik. Ama bu insanlık dramında batılı ülkeler bizi ve o zavallı sığınmacıları yalnız bıraktı. O insanlara, şimdi bize Barzani eliyle kafa tutmaya çalışan o zavallı insanlara ekmeğimizi verdik, milyonlarca dolar milli kaynağımızı harcadık. Irak’a uyguladığımız ambargo sonucu zararımız yüz milyar doları aşıyordu, karşılamadılar bile. Ve sonuçta: Amerika'nın Irak’ta yarattığı trajedi uluslararası gündeme birden bire Kürt Sorunu olarak düştü! (1) Hepsi bu mu, hayır! Guantanamo'da binlerce insana işkence yapan, Irak'ta her saat başı adam öldüren Amerika'ya ses çıkarmayan Avrupa ve Birleşmiş Milletler, Saddam'ın zavallı Kürtlere zulüm yapmasının önüne geçmek maksadıyla 36”ncı paralel kuzeyine uçuş ve müdahale yasağı koydu ve Özal'ın da gayretiyle uluslararası koalisyon gücü, yani Çekiç Güç ülkemizde konuşlandı. Peki sonra ne oldu? Birtakım gizli eller, on yıldır Suriye ve Lübnan'da eğitim yapan PKK'lı teröristleri aldı, bir kısmını Suriye üzerinden bir kısmını İran üzerinden, Irak’ın kuzeyindeki Çekiç Güç'ün korumasındaki bölgeye yerleştirdi. Takvimler 1992'yi gösterdiğinde PKK, Barzani bölgesinde sayıları on bini aşkın silahlı bir güç haline gelmiş, Barzani'nin kamplarına yerleşmiş, Saddam'ın silahlarını yağmalamış ve Saddam'ın zulmünden kaçan gençleri kandırarak “terörist haline getirmiş” ve Türkiye Cumhuriyeti"ne kafa tutmaya başlamıştı. Ardından Barzani Özerk Kürt Yönetimini ilan etmişti. Netice olarak Birinci Körfez Savaşı bize güçlü bir PKK ile özerk bir Barzani'yi miras bırakmıştı.

Aradan yıllar geçti. Önce 2001 yılında ABD 11 Eylül ile sarsıldı ve akabinde tüm agresifliği ile soluğu Ortadoğu’da aldı. Önce Afganistan’a hemen ardından da 2003 yılında kitle imha silahları bulunduğu bahanesiyle Irak’a girdi. Saddam devrildi. Irak üçe bölündü. Siyasal bir PKK ile federe bir Kürt devleti ortaya çıktı. Amerika artık Barzani ve PKK'nın içindeydi. Amacı; Ortadoğu'daki enerji havzalarını ele geçirmek, gerek kendi gerekse İsrail'in güvenliği için Büyük Kürdistan'ı kurmak suretiyle BOP’u hayata geçirmek idi. Bu sıralarda Başbakan, ''Bizim bu projede yapacak görevlerimiz var, eşbaşkanlarından biriyiz'' açıklamaları yapıyordu. Düşününüz, BOP; Türkiye, İran, Irak ve Suriye'yi bölme projesi ve bizim Başbakan eşbaşkan! İşte bu sırada, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, o ünlü 12 Nisan açıklamasını yaptı ve ‘’Ülkenin milletiyle bölünmez bütünlüğü çok ağır ve yakın bir tehdit altındadır’’, diyerek Irak’ın kuzeyini hedef gösterdi. Sınır ötesi harekât senaryoları da o tarihten beri gündemden düşmedi ve biz 5 Kasım'a geldik.

ABD’nin amacı…

Bu çerçevede Amerika ne yapmak istiyor, ona bir bakalım. 2008 yılında ABD'de başkanlık seçimleri var. Oğul Bush Irak'ta umduğunu bulamadı, ölen Amerikalı asker sayısı 3900'ü geçti, Irak'a vaat edilen demokrasi gelmedi, ülke iç savaşın eşiğinde. ABD'nin savaş tehditleri, PJAK'ı İran'a karşı kullanma oyunu, Körfez'e yaptığı muazzam yığınak işe yaramadı, İran nükleer programını sürdürüyor. Irak'ta güçlenen PKK, eylemlerine devam ediyor, batının teröre karşı sözde ortak çağrıları işe yaramıyor. Barzani, arkasına aldığı Amerika'ya güvenip Türkiye'ye tehditler yağdırıyor, Kürt devletini kurdu, bir tek ilanı kaldı aynen Kosova gibi. Hatta Kosova ilan etti bile. Hiç şüphesiz ki Barzani de aynı hayalleri kuruyordur artık. Tüm bunlar olurken Türk Milleti ise ayakta, ordu harekete geçmezse Irak'a gidip PKK'yı da Barzani'yi de vuracak hale geldi. Amerikan karşıtlığı dört bir yanı sardı. Bu tablo ile ABD’deki Cumhuriyetçilerin seçimi kazanması elbette zor olacaktı. Peki ne yapılacaktı? Birinci sorun İran’dı, nükleer silahlanma meselesi. Buna karşı savaş açılacaktı ama zamanı değildi çünkü Irak'ta işler zordu. O halde bu savaş ertelenmeliydi? Kasım 2007'de ABD Ulusal İstihbarat Tahminleri Raporu açıklandı. 2015 yılından önce İran'ın nükleer silah üretme kapasitesine erişemeyeceği söylendi ve İran hedef listesinden “şimdilik” çıkarıldı. Mademki İran'da nükleer tehdit şimdilik yoktu, o halde İran'a saldırmak için sebep de yoktu! Amerika böylece İran'ı gündeminden düşürdü. İkinci sorun ve belki de en önemli sorun Türkiye, Barzani ve PKK meselesiydi. Türkiye'de Amerikan karşıtlığı gelişiyor, PKK'nın yaptığı eylemler artıyor, her gün şehit veriliyor, Barzani PKK ile baş edemiyor ve tüm bunlara dur, demek gerekiyordu. Ayrıca, Barzani'nin gerek Irak'ta gerekse Türkiye'de bir sempatizan kitlesi vardı ve bunun düşmanlığa dönüşmemesi gerekiyordu Büyük Kürdistan'ın gerçekleşmesi için. Türkiye ise Ortadoğu'da önemli bir konuma sahipti, Amerikan çıkarlarını koruyordu, ABD’nin askeri üsleri vardı, iyi bir silah pazarıydı, İsrail ile ilişkileri iyiydi, elden çıkarılmazdı. PKK'ya gelince, her ne kadar BOP projesinde görevler üstlenmiş ise de, sonuçta bir terör örgütüydü ve batılı dünya bunu geç de olsa kabul etmişti. Bu durumda ancak PKK'dan vazgeçilebilirdi, hem kullanılır hem de kısmen feda edilebilirdi ama nasıl? Amerika doğrudan PKK'yı vursa, önemli bir taşeron güç yok edilmiş olacaktı, bu iyi bir çözüm değildi çünkü ilerde ona iş düşecekti. Barzani PKK'yı vursa, Kürtler arasına nifak sokulmuş olurdu ki, bu hiç iyi değildi, üstelik Barzani'nin PKK ile çatışması oldukça zordu. Türkiye PKK'yı vursa, bu iyi bir çözümdü, bunun bir mahzuru yoktu hem de bu, bir taşla dört beş kuş demekti. Nasıl mı? Bir: Türkiye öteden beri PKK'yı Irak'ta yok etmek istiyordu, kamuoyu buna hazırdı, Irak hava sahası Türklere açılırsa, hem Türkiye'nin gönlü yapılmış olur, hem PKK biraz hırpalanıp gözdağı verilir, hem de Barzani ile Türkiye arasındaki ilişkiler yumuşar ve gelişirdi. İki: Türkiye'deki Amerikan karşıtlığı önlenir hem de bu durum öteden beri desteklediği AKP’ye siyasi başarı sağlardı. Üç: BOP projesinde görevli Tayyip Erdoğan bu siyasi avantajı değerlendirir ve gelecekte kurulması planlanan özerk yapının temelini atacak yeni anayasa değişikliklerinin meclisten geçirilmesini kolayca sağlardı. Dört: PKK'ya karşı Büyük Kürdistan'ın müstakbel lideri olarak Barzani'nin bölgede otoritesi sağlanırdı. Beş: 2008 seçimlerine Oğul Bush’un partisi Cumhuriyetçiler, az da olsa istikrar sağlanmış bir Irak, kuzeyde tam otorite ve güneye örnek teşkil edecek güçlü bir Barzani, gönlü yapılmış bir Türkiye ile girecek ve elbette ki avantaj sağlayacaktı.

PKK’nın geleceği

PKK"nın ne olacağı konusunda ise, işte onu bizatihi PKK'nın kendisi bilirdi. Bugüne kadar yapmış olduğu hizmetlere karşılık PKK’ya tercih yapma şansı verilebilirdi pek ala. Hem de iki seçenek. Birinci seçenek: PKK'nın gerek lider gerekse dağ kadrosunda İranlı, Suriyeli ve Iraklı Kürtler de vardı, bunlar ülkelerindeki PKK oluşumlarına katılır, varlık ve eylemlerini orada sürdürebilirlerdi tıpkı PJAK gibi. Bunu istemeyenler ise Barzani'ye katılabilirdi. Zaten Barzani 1992'den beri PKK'dan kaçanları korumakta ve onları Özel Kuvvetler çatısı altında toplamaktaydı. Bu durumda ABD'nin desteği hem PKK'ya yönelik olarak hem de Barzani'ye yönelik olarak sürmüş olurdu. Çünkü gelecekte İran ve Suriye'nin parçalanması söz konusu olduğunda bu PKK'lılara ihtiyaç olacaktı. PKK'nın yönetici kadrosuna gelince, bir kısmı İran ve Suriye'deki yeni oluşumun başına gider yerinde yönetirdi, isteyen Barzani'de kalırdı. Türkiye'ye gideceklere af çıkarmak ve siyasi haklar vermek için elden gelen yapılırdı. İsteyen tanık koruma programına alınır, yüzü değiştirilir ve yeni bir yaşam da sunulabilirdi. Türkiye'ye dönmek isteyenlere kapı açıktı, hepsi silah bırakıp dönebilirdi, onlar için af garanti idi. kincisi seçenek ise oldukça açıktı kabul etmeyenlerin cezası ölümdü.

Senaryo gerçek olursa…

Peki, bu senaryo hayata geçerse ne olacaktır? PKK eylemleri büyük ölçüde duracak yerini toplumsal olaylar alacaktır. PKK'nın siyasallaşma değil, Genel Kurmay Başkanımızın belirttiği gibi legalleşme çabaları hayata geçirilecektir. PKK, İran ve Suriye'de faaliyetlerini sürdürecek, Irak'taki faaliyetlerin tek adresi ise Barzani olacaktır. PKK'dan teslim olanlara af ilan edilecektir, kaldı ki, TCK. Md. 221 bunu sağlamak için yeterlidir, yeni kanuna ihtiyaç bile yoktur. Avrupa'daki PKK'nın siyasi cephe teşkilatları faaliyetlerini sürdürecektir. Bir kısım PKK'lı Barzani tarafından Türkiye'ye teslim edilecektir. Bunun da iki sonucu olacaktır. Öncelikle Barzani halkımıza sempatik gösterilip Türkiye'nin Kürt devletini tanıması için uygun ortam hazırlanacak ve hükümet, “teröristleri dağdan indirdim”, deyip siyasi rant sağlayacaktır. Bu durumda, ülkemizin doğusunda özerk bir yapının yasal zemini hazırlanmış olacak,Türk ulusunun da birlik bütünlük ve bekası lafta kalacaktır.

İşte 5 Kasım'da Başkan Bush ile görüşmeden çıkan sonuç budur ama bize söylenen; anlık istihbarat ve PKK müşterek düşman, sloganıdır! Bize söylenen; demokrasi, insan hakları, barış ve kardeşlik, akan kanlar dursun, sloganlarıdır ama uygulamaya konmak istenen senaryo, ülkemizi bölme senaryosudur!

Şimdi Hava Kuvvetlerimiz Irak'taki PKK yuvalarını vuruyor. Medya manşet atıyor, PKK dağılıyor, diye. Doğru dağılıyor ama nasıl? Yaralılar ve örgütten kaçanlar Barzani'ye sığınıyor, PKK'ya Barzani adresi gösteriliyor! Bir kısım PKK'lı İran'a diğer bir kısmı Suriye'ye çekiliyor. Kalan fedailer ise Hakurk, Zap, Metina, Şive ve Kandil'deki PKK kamplarında nöbet tutuyor. Aslında PKK kılık değiştiriyor; Barzani’nin koruması altına giriyor, Barzani de hem PKK'nın hem de Büyük Kürdistan hayalinin liderliğine oynuyor! Bu çerçevede yaptığımız sınır ötesi hava harekâtlarına yakından bir bakalım. Vurulan yerler neresidir; Hakurk, Basyan, Avaşin, Sinat, Haftanin! Bu kamplar PKK’nın yirmi yıldır elinde bulundurduğu kamplardır ve ülkemizin hemen güneyindedir yani PKK bir nefes kadar yakındır bize. Operasyon olacağı bilinmesine rağmen PKK geri çekilmiyorsa bu cesareti kimden almaktadır?
Ayrıca harekât esnasında vurulan teröristler Barzani’ye bağlı hastanelerde tedavi görmektedir ve bu husus bizzat Genel Kurmay tarafından açıklanmıştır. Bu teröristleri kim alıp gelecektir? Hala yerlerinde durduklarına göre verilen mesaj şudur; dağda silahlı iseniz terörist, yerde Barzani bölgesinde iseniz peşmerge!

Peki bu harekâtlar bu kapsamda bahara kadar böyle sürerse, sonucu ne olur? Irak’ın kuzeyinde güçlü ve bağımsız bir Barzani ortaya çıkar; PKK'yı koltuğunun altına, ABD'yi arkasına almış bir Barzani! Türkiye'nin desteğiyle Irak’ın kuzeyinde güçlü ve müreffeh bir Kürt devletinin başkanı, Türkiye'nin doğusunda da söz sahibi, İran ve Suriye'deki PKK faaliyetlerini yöneten bir Barzani! PKK'nın ve Büyük Kürdistan'ın büyük lideri Barzani! Aynı Barzani, PKK’nın silahlı eylemleri yerine doğudaki halkımızı devletle karşı karşıya getirmek için kitlesel eylemlere yönelecektir. Terör sorunu bitecek yerini etnik ayrımcılığa dayalı toplumsal olaylar alacaktır. Bu senaryo, yedi bin yıllık Türk devletini parçalama senaryosudur. Ama bu senaryo burada bitmez, sırada Ermeni var, Rum var, Yunan var, Yahudi var, Süryani var, Papaz var, Hahambaşı var, Patrik var, bu bitmez ta ki Türk varlığı Anadolu’dan silininceye kadar sürecektir bu senaryo!

Dur diyen yok mu?

Peki, Kim, dur diyecek bu ihanet senaryosuna? Halkımız çaresiz, yokluk ve yoksulluk içinde. Gençlik, Gazi Paşa'nın gençliği sorunları içinde kaybolmuş, Milli Eğitim Gülen tarikatının elinde, yeni nesilleri o yetiştiriyor. Doğuda yaşayan halkımız perişan, bir yanda PKK bir yanda Barzani, hani Türk devleti, hani devletimiz, diye kendi kendine soruyor. Onlar da çaresiz, olacakları bekliyor. Sanayici, odalar, borsalar, sivil toplum örgüt liderleri suskun, seyrediyor olan biteni, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek. Durum böyle giderse fazla bir seçeneğimiz yok. Ya on yıl sonra, elli yıl sonra, yüz yıl sonra Anadolu’daki Türk varlığının tarih sahnesinden yok olması için, bugün atılan temellere bir kürek de biz harç atacağız. Ya da biz Gazi Paşa'nın torunlarıyız, biz Çanakkale'nin, biz Anafartaların, biz Yıldırımların Fatihlerin torunlarıyız deyip bu ihanet senaryosunu darmadağın edeceğiz, öylesine vuracağız ki bir daha hiç kimse böyle bir ihanete kalkışamayacak!

Şimdi karar sizin, hangi seçenek? (TÜRK MİLLETİNE HİZMET ETMEYİ KENDİSİNE AMAÇ EDİNMİŞ OLAN AYYILDIZ TİM SİTESİNDEN ALINTILANMIŞTIR) (BİROL ASLAN ,PİRAHMETLİ KÖYÜ ,TAŞKÖPRÜ ,KASTAMONU)

Hiç yorum yok: